"Bir Filiz Vardı" Romanı Özeti
Roman 1960’ lı yılların
İstanbul’ unda bir kenar mahallede geçiyor. Romanın kahramanı Filiz üç kızı
olan bir ailenin 16 yaşındaki en büyük kızı. Babası Balkan göçmeni, ailesini
çift atlı arabasıyla geçindirirken arabasını satınca ekonomik darboğaza giriyor
ve ailenin üzerine bir kâbus gibi çöküyor. Filiz baba baskısından kurtulmayı,
güzel giyinmeyi, sevdiği ve kendisini seven biriyle evlenerek mutlu olmayı
istiyor. Ama ekonomik dayatmalarla birlikte toplum yozlaşmıştır ve ailesi sevdiği
biri yerine zengin, onu ve kendilerini rahat ettirecek biriyle evlenmesini
istemektedirler. Hatta bu durum öyle bir hal alır ki ilerleyen zamanlarda
evliyken bile bir başkasıyla gönül eğlendirebileceğini söylerler. Bir gün Filiz
gazetede bir iş ilanı görür. Roman büyük bir sevinçle elinde gazeteyle Filiz’
in koşa koşa evine girmesiyle başlar. İş başvurusu yapacağını annesine söyler.
Annesi önemsemez, Filiz’ le alay eder o gazete ilanına on binlerce kişinin
başvuracağını, Filiz’ in ortaokuldan terk olduğunu başvuranlardan hepsinin lise
mezunu olacağını söyler. Filiz’ sevincine sadece kız kardeşi Nur ortak olur. Para
kazanınca taksit açıp alacakları kloş etekliğin, karyoka, çaça pabuçların,
yüksek topukların ikisi de hayalini kurar. Ve ertesi gün Filiz kitapevine
başvurur. Başvurduğu deposu da olan büyük bir kitapçıdır. Filiz beklerken eğitiminden
dolayı diğer iş başvurusu yapanların alayına maruz kalır. Ama “Maşa” lakaplı
patron Filiz’ i işe alır. Filiz işe başladıktan itibaren çevrelerinde bulunan
bütün işyeri sahiplerini güzelliği ve çekiciliğiyle etkiler. Maşa, Ressam,
Romancı, Necla’ nın patronu Mavi hususili, karşı yazıhanedeki ihtiyar, avukat,
avukatın kâtibi hepsi âşık olmuştur ona. Hatta “Maşa” karısından boşanıp onunla
evlenmeyi düşünür. Filiz’ in ailesi de kurtuluşu Filiz’ in zengin “Maşa” ile
evlenmesinde bulurlar ver onu zorlarlar. Maşa Filiz’ lere gidip gelmeye başlar.
Babasıyla rakı sofraları kurar, ona kahve açacağının sözünü verir. İkisi de
eski Vatan Cepheli’ dir. Namustan, kadınların çalışmamasından söz edip
dururlar. Filiz’in aklına ara ara yıllar önce âşık olduğu “Atom” adında bir
genç aklına gelir. Korkunç yumrukları, kalın sesi olan kabadayı bir serseridir
Atom. Ressam Filiz’e bir gün okuması için bir kitap tutuşturur. Bu daha sonra Ressam’
ın ofisinde tanışacağı yazarın kitabıdır. Filiz oradaki kasketi ensesine yıkılı
genç adamla kendini özdeşleştirir. İkisi de baba baskısı görüyorlardır. Filiz
artık hayali bir dünyayla gerçek dünya arasında gidip gelmektedir. Kitabın
kahramanıyla birlikte maceralara atılır. Kitabı elinden bırakamaz ve o roman
kahramanına âşık olur. Romancıyla tanıştığında onun kitaptaki kahraman olduğunu
öğrenir ama karşısında yaşlı bir adam bulunca kitaba düşkünlüğü de azalır. Ama
Romancı ona diğer erkekler gibi davranmaz. Kişiliğine saygı duyar. İkisinin
arasında bir dostluk gelişir. Romancı aslında Filiz’ e âşık olmuştur ama bu
duygularını kalbine gömer ve onun sendikada çalışmasını sağlar. Filiz Maşa’ nın
yanındaki işini bırakır. Girdiği bütün ortamlardaki erkeklerin ilgisini çeken
Filiz “Dokumacı” nın ilgisini çekemez bir türlü. Hatta onun sert sözlerinden
kurtulmak için daha çok çalışır. Ama Filiz’ in yavaş yavaş sınıf bilinci de
gelişir. Önce sendikayla sandığı karıştırırken artık “İşçinin emeğini satan
kimse” olduğunu öğrenir. Dokumacı’ nın desteğiyle dışarıdan ortaokulu okumayı
düşünür ve daktilo kursuna başlar. Maşa hep Filiz’in babasının yanındadır.
Karısına boşanma davası açar. Bir yandan da Dokumacı’ nın her gün yolunu kesip
Filiz’ i işten çıkarmasını ister. Babası Filiz’ i sendikadaki işine ve daktilo
kursuna göndermemeye başlar. Filiz de kurtuluşun olmadığını görünce tentürdiyot
içerek intihar eder. Gazetede bu olayı okuyan Dokumacı hemen hastaneye koşar ve
o güne kadar belli etmediği aşkını Filiz’ e açar.
"Bir Filiz Vardı" Romanı Ana Teması
Romanın ana teması;
ekonomik sıkıntıların neden olduğu toplumsal yozlaşmanın kader olarak sunduğu
gerçeklere başkaldıran, teslim olmamış bireyin sınıf bilinciyle düzlüğe
çıkabileceğidir.
"Bir Filiz Vardı" Romanı Başarılı mı?
"Bir Filiz Vardı" Romanının En Etkileyici Paragrafı?
Filiz tuhaf bir gurur
duydu. Onun yüzünden, kendini lüzumundan çok beğenmiş alabildiğine mağrur kadın
bırakılmamış mıydı? Aman ne güzel, ne güzel… Bunu severdi, buna bayılırdı işte.
Âşıklar onun yüzünden bozuşsunlar, evliler karılarından onun yüzünden
ayrılsınlar da, o kılını bile kıpırdatmasındı. Onun sevebileceği insan. Ne
para, ne hususi araba, ne apartman… Onun sevebileceği, nedenini bilmeden sevdirsindi
kendini Filiz’ e. Ensesine yıkılı kasketini sever, başkaldıran, dikilen, laf
yemeyen hallerini seçerdi. Bir de sevebileceği bir parça serseri olmalıydı. Geceleri
düşlerinde, gündüz hayallerinde alıp alıp götürmeliydi onu okuduğu romanlarla,
sinemaların hiç bilmediği, hiç görmediği heyecan verici, korkudan tir tir
titretici iklimlerine.
(Epsilon Yayınevi: 9.
Basım Mayıs 2007 Sayfa 178)
"Bir Filiz Vardı" Romanının Kurgusu, Üslubu ve Karakterlerinin İncelenmesi
Kurgu:
Romanın
akışı Filiz’ in Atom’lu yılları hatırlayıp geriye dönülmesiyle ve Ressam’ ın
verdiği kitapla ilgili hayaller kurmasıyla kesiliyor. Bu romana dinamiklik
katıyor. Düz bir kurgu olmaktan çıkarıp geriye dönüşleri olan gerçekle hayalin
karıştığı bir süreç yaşanıyor…
Üslup:
Atom’
da bahsedilirken kenar mahalle ağzı kullanılmış. Diyaloglar ön planda. Yoğun
betimlemeler yok. Yalın bir dili var. Tanrı bakış açısı ile yazılmış. Sadece
Romancı da ben anlatıcı kullanılmış. Dönemin olaylarına ara ara göndermeler
yapılmış.
Karakterler:
Filiz:
Yozlaşmış
bir toplumun içinde var olmaya çalışan, çıkış yolu arayan, yaşına göre güçlü ve
akıllı bir genç kız.
Anne:
Çorapçıda
çalışıyor. Otuzla otuz beş yaş arasında… Yıllarca kocasına hizmet etmiş ve
sözünden çıkmamış bir kadın. Çevresindeki erkekler onu da rahat bırakmıyor.
Ustabaşısı karısından ayrılıp ona evlilik vadediyor. Taksitçi v.s. birçok
erkeğin odağında…
Baba:
27
Mayıs 1960’ tan itibaren içkici bir baba. Eski Vatan Cepheli… Çift atlı yük
arabası var önceden. Sonra arabasını satıyor. Balkan göçmeni… Baskıcı, mutsuz
biri… Çocuklarına sevgi yerine şiddet uygulamış biri. “Karı, kancık kısmını
tepesine çıkaranlardan değil. Ev halkı bunu böylece bilmeli” Kendisinin
söylediği bu cümle onun hayata bakış açısını da özetliyor.
Atom:
Filiz’
in ilk aşkı. Gazete satıcısı. Kalın sesi, sert yumruğu olan Vatan Caddesi’ ne
takılan bir kenar mahalle genci.
Kasketi
ensesine yıkılı: Roman kahramanı… Filiz ona âşık oldu.
Baskıcı bir babası var.
Maşa:
Upuzun daracık boyuyla bir maşayı
hatırlatıyor. Kitapevi sahibi, zengin, evli ve çocuklu… Filiz’ âşık
Dokumacı:
Sendikacı,
okuyup makine mühendisi olmaya çalışıyor. Filiz’ e olan aşkını gizliyor.
"Bir Filiz Vardı" Romanı Hakkında Başka Hususlar
Yüksek topukları, kloş etekliği, beyaz bluzu… Kapıda
bir an durdu. Elinde romancığı…
Ressam, kendi masası başında oturan birine:
Filiz her şeyi anlayarak müthiş bir heyecanla adama
baktı. Hiç “Romancı” ya benzemiyordu. Filiz daha önce çeşitli romancılar
görmediği halde, gene de “Bir romancı” nın bambaşka bir olması gerektiğini
sanırdı. Bu, romancıdan çok herhangi bir
işçiye, ya da bir fabrikada herhangi bir ustaya benziyordu.
*
Ressam sözünü kesti:
“Uzun lafın kısası, kız seni tam on ikiden vurdu
ha?”
“Mümkün. Çoktandır romanda böyle tipleri işliyorum
zaten. Ama bu kız bana, bu türlü tiplerin üzerinde ciddi ciddi durmanın
gerektiğini hatırlatmadıysa da, beni zorunlu kıldı. Düşün: Romanlarımda şimdiye
kadar yığınla işçi, köylü tipleri çizdim. Bu tipler düzensiz bir toplumun
yarattığı zorunlu neticeler, pardon sonuçlardı. Sebep ne olursa olsun, kötü
yaşayışın gerekli kıldığı mahvedilmiş insanların hikâye, ya da romanları… Bir
kelimeyle serüvenleri… Yüzyıllar boyunca Dünya romanları yüzde doksan sekiz bu
tipleri işlemiş… Çağımız romanı aynı yolda mı yürümeli? Bozuk düzenlerin
kaderine boyun eğmeyen, eğmemesi gereken tipler çizmemeli miyiz? Böyle tipler
bugün bu toplumda da yok mu? Bence var. İnsanoğlu, topyekûn, daha iyi bir hayatın peşinde...
Ressam esnedi.
“Anlıyorum üstat… Devam et…
“Filiz gibi içinde yaşadıkları toplumun bir çeşit
kader oluşturmuş gerçeklerine kafa kaldıran tipler… Bizi romanımıza, bizim
toplumun el, etek, hatta ayak öpen, korkak, bireysel çıkarları için
alabildiğine alçalan, teslim olmuş tipleri yanında teslim olmamış, başkaldıran,
kötülüklerle kıyasıya savaşabilmek için örgütlenme şuuruna ulaşmış tipler
lazım. Filiz neden böyle bir tip olmasın? Bileğini tutuverince yatıveren genç
kızlar yanında bileğini tutturmaya bile yanaşmayan genç kızlar az da olsa yok
mu?