12 Haziran 2014 Perşembe

Orhan Kemal' in"Bir Filiz Vardı" Romanın İncelenmesi


"Bir Filiz Vardı" Romanı Özeti

Roman 1960’ lı yılların İstanbul’ unda bir kenar mahallede geçiyor. Romanın kahramanı Filiz üç kızı olan bir ailenin 16 yaşındaki en büyük kızı. Babası Balkan göçmeni, ailesini çift atlı arabasıyla geçindirirken arabasını satınca ekonomik darboğaza giriyor ve ailenin üzerine bir kâbus gibi çöküyor. Filiz baba baskısından kurtulmayı, güzel giyinmeyi, sevdiği ve kendisini seven biriyle evlenerek mutlu olmayı istiyor. Ama ekonomik dayatmalarla birlikte toplum yozlaşmıştır ve ailesi sevdiği biri yerine zengin, onu ve kendilerini rahat ettirecek biriyle evlenmesini istemektedirler. Hatta bu durum öyle bir hal alır ki ilerleyen zamanlarda evliyken bile bir başkasıyla gönül eğlendirebileceğini söylerler. Bir gün Filiz gazetede bir iş ilanı görür. Roman büyük bir sevinçle elinde gazeteyle Filiz’ in koşa koşa evine girmesiyle başlar. İş başvurusu yapacağını annesine söyler. Annesi önemsemez, Filiz’ le alay eder o gazete ilanına on binlerce kişinin başvuracağını, Filiz’ in ortaokuldan terk olduğunu başvuranlardan hepsinin lise mezunu olacağını söyler. Filiz’ sevincine sadece kız kardeşi Nur ortak olur. Para kazanınca taksit açıp alacakları kloş etekliğin, karyoka, çaça pabuçların, yüksek topukların ikisi de hayalini kurar. Ve ertesi gün Filiz kitapevine başvurur. Başvurduğu deposu da olan büyük bir kitapçıdır. Filiz beklerken eğitiminden dolayı diğer iş başvurusu yapanların alayına maruz kalır. Ama “Maşa” lakaplı patron Filiz’ i işe alır. Filiz işe başladıktan itibaren çevrelerinde bulunan bütün işyeri sahiplerini güzelliği ve çekiciliğiyle etkiler. Maşa, Ressam, Romancı, Necla’ nın patronu Mavi hususili, karşı yazıhanedeki ihtiyar, avukat, avukatın kâtibi hepsi âşık olmuştur ona. Hatta “Maşa” karısından boşanıp onunla evlenmeyi düşünür. Filiz’ in ailesi de kurtuluşu Filiz’ in zengin “Maşa” ile evlenmesinde bulurlar ver onu zorlarlar. Maşa Filiz’ lere gidip gelmeye başlar. Babasıyla rakı sofraları kurar, ona kahve açacağının sözünü verir. İkisi de eski Vatan Cepheli’ dir. Namustan, kadınların çalışmamasından söz edip dururlar. Filiz’in aklına ara ara yıllar önce âşık olduğu “Atom” adında bir genç aklına gelir. Korkunç yumrukları, kalın sesi olan kabadayı bir serseridir Atom. Ressam Filiz’e bir gün okuması için bir kitap tutuşturur. Bu daha sonra Ressam’ ın ofisinde tanışacağı yazarın kitabıdır. Filiz oradaki kasketi ensesine yıkılı genç adamla kendini özdeşleştirir. İkisi de baba baskısı görüyorlardır. Filiz artık hayali bir dünyayla gerçek dünya arasında gidip gelmektedir. Kitabın kahramanıyla birlikte maceralara atılır. Kitabı elinden bırakamaz ve o roman kahramanına âşık olur. Romancıyla tanıştığında onun kitaptaki kahraman olduğunu öğrenir ama karşısında yaşlı bir adam bulunca kitaba düşkünlüğü de azalır. Ama Romancı ona diğer erkekler gibi davranmaz. Kişiliğine saygı duyar. İkisinin arasında bir dostluk gelişir. Romancı aslında Filiz’ e âşık olmuştur ama bu duygularını kalbine gömer ve onun sendikada çalışmasını sağlar. Filiz Maşa’ nın yanındaki işini bırakır. Girdiği bütün ortamlardaki erkeklerin ilgisini çeken Filiz “Dokumacı” nın ilgisini çekemez bir türlü. Hatta onun sert sözlerinden kurtulmak için daha çok çalışır. Ama Filiz’ in yavaş yavaş sınıf bilinci de gelişir. Önce sendikayla sandığı karıştırırken artık “İşçinin emeğini satan kimse” olduğunu öğrenir. Dokumacı’ nın desteğiyle dışarıdan ortaokulu okumayı düşünür ve daktilo kursuna başlar. Maşa hep Filiz’in babasının yanındadır. Karısına boşanma davası açar. Bir yandan da Dokumacı’ nın her gün yolunu kesip Filiz’ i işten çıkarmasını ister. Babası Filiz’ i sendikadaki işine ve daktilo kursuna göndermemeye başlar. Filiz de kurtuluşun olmadığını görünce tentürdiyot içerek intihar eder. Gazetede bu olayı okuyan Dokumacı hemen hastaneye koşar ve o güne kadar belli etmediği aşkını Filiz’ e açar.


"Bir Filiz Vardı" Romanı Ana Teması

Romanın ana teması; ekonomik sıkıntıların neden olduğu toplumsal yozlaşmanın kader olarak sunduğu gerçeklere başkaldıran, teslim olmamış bireyin sınıf bilinciyle düzlüğe çıkabileceğidir.


"Bir Filiz Vardı" Romanı Başarılı mı?


 Dönemi çok güzel anlatılmış. Filiz’ e karşı yer yer bu kadarı da olur mu dediğim erkek davranışları oldu. Ama karakter olarak Filiz çok yerinde seçilmiş. Toplumdaki yozlaşmaya karşı durabilecek kadar güçlü, özgüveni yerinde, ne istediğini çok iyi biliyor. Bütün dayatmalardan canı pahasına sıyırılıp sevdiğine kavuşuyor. Sadece Filiz’ in Romancı’ nın kitabıyla hayallere daldığı kısımlar uzun muydu diye düşündüm. Çünkü bazen genel akıştan koptum. Özellikle Atom’ lu diyalogları beğendim. Dokumacı karakteri de sınıfsal aydınlanma açısından bir yol göstericiydi. Kendimi eski Türk filmlerini izliyor gibi hissettim. İyiler, kötüler, erkeklerin kadınlara saldırgan tutumları bile bende senaryo çağrışımı yaptı. Baba karakteri çok güzel işlenmiş. Özellikle anne, baba ve Nur karakterlerine teker teker baktığımızda küçük insanları çıkmaza sürükleyen koşullar olmasa hiçbirinin kötü olarak nitelendirilmeyeceğinin ayrımına varıyoruz.


"Bir Filiz Vardı" Romanının En Etkileyici Paragrafı?


Filiz tuhaf bir gurur duydu. Onun yüzünden, kendini lüzumundan çok beğenmiş alabildiğine mağrur kadın bırakılmamış mıydı? Aman ne güzel, ne güzel… Bunu severdi, buna bayılırdı işte. Âşıklar onun yüzünden bozuşsunlar, evliler karılarından onun yüzünden ayrılsınlar da, o kılını bile kıpırdatmasındı. Onun sevebileceği insan. Ne para, ne hususi araba, ne apartman… Onun sevebileceği, nedenini bilmeden sevdirsindi kendini Filiz’ e. Ensesine yıkılı kasketini sever, başkaldıran, dikilen, laf yemeyen hallerini seçerdi. Bir de sevebileceği bir parça serseri olmalıydı. Geceleri düşlerinde, gündüz hayallerinde alıp alıp götürmeliydi onu okuduğu romanlarla, sinemaların hiç bilmediği, hiç görmediği heyecan verici, korkudan tir tir titretici iklimlerine.
(Epsilon Yayınevi: 9. Basım Mayıs 2007 Sayfa 178)


"Bir Filiz Vardı" Romanının Kurgusu, Üslubu ve Karakterlerinin İncelenmesi

Kurgu: Romanın akışı Filiz’ in Atom’lu yılları hatırlayıp geriye dönülmesiyle ve Ressam’ ın verdiği kitapla ilgili hayaller kurmasıyla kesiliyor. Bu romana dinamiklik katıyor. Düz bir kurgu olmaktan çıkarıp geriye dönüşleri olan gerçekle hayalin karıştığı bir süreç yaşanıyor…
Üslup: Atom’ da bahsedilirken kenar mahalle ağzı kullanılmış. Diyaloglar ön planda. Yoğun betimlemeler yok. Yalın bir dili var. Tanrı bakış açısı ile yazılmış. Sadece Romancı da ben anlatıcı kullanılmış. Dönemin olaylarına ara ara göndermeler yapılmış.
Karakterler:              
Filiz: Yozlaşmış bir toplumun içinde var olmaya çalışan, çıkış yolu arayan, yaşına göre güçlü ve akıllı bir genç kız.
Anne: Çorapçıda çalışıyor. Otuzla otuz beş yaş arasında… Yıllarca kocasına hizmet etmiş ve sözünden çıkmamış bir kadın. Çevresindeki erkekler onu da rahat bırakmıyor. Ustabaşısı karısından ayrılıp ona evlilik vadediyor. Taksitçi v.s. birçok erkeğin odağında…
Baba: 27 Mayıs 1960’ tan itibaren içkici bir baba. Eski Vatan Cepheli… Çift atlı yük arabası var önceden. Sonra arabasını satıyor. Balkan göçmeni… Baskıcı, mutsuz biri… Çocuklarına sevgi yerine şiddet uygulamış biri. “Karı, kancık kısmını tepesine çıkaranlardan değil. Ev halkı bunu böylece bilmeli” Kendisinin söylediği bu cümle onun hayata bakış açısını da özetliyor.
Atom: Filiz’ in ilk aşkı. Gazete satıcısı. Kalın sesi, sert yumruğu olan Vatan Caddesi’ ne takılan bir kenar mahalle genci.
Kasketi ensesine yıkılı: Roman kahramanı… Filiz ona âşık oldu. Baskıcı bir babası var.
Maşa: Upuzun daracık boyuyla bir maşayı hatırlatıyor. Kitapevi sahibi, zengin, evli ve çocuklu… Filiz’ âşık
Dokumacı: Sendikacı, okuyup makine mühendisi olmaya çalışıyor. Filiz’ e olan aşkını gizliyor.
Nur: Filiz’ in kardeşi. Biraz safça… Güzel ama Filiz kadar albenisi yok.


"Bir Filiz Vardı" Romanı Hakkında Başka Hususlar

Yüksek topukları, kloş etekliği, beyaz bluzu… Kapıda bir an durdu. Elinde romancığı…
Ressam, kendi masası başında oturan birine:
“İşte,” dedi. “En candan okuyucularınızdan biri!”
Filiz her şeyi anlayarak müthiş bir heyecanla adama baktı. Hiç “Romancı” ya benzemiyordu. Filiz daha önce çeşitli romancılar görmediği halde, gene de “Bir romancı” nın bambaşka bir olması gerektiğini sanırdı. Bu,  romancıdan çok herhangi bir işçiye, ya da bir fabrikada herhangi bir ustaya benziyordu.
*
Ressam sözünü kesti:
“Uzun lafın kısası, kız seni tam on ikiden vurdu ha?”
“Mümkün. Çoktandır romanda böyle tipleri işliyorum zaten. Ama bu kız bana, bu türlü tiplerin üzerinde ciddi ciddi durmanın gerektiğini hatırlatmadıysa da, beni zorunlu kıldı. Düşün: Romanlarımda şimdiye kadar yığınla işçi, köylü tipleri çizdim. Bu tipler düzensiz bir toplumun yarattığı zorunlu neticeler, pardon sonuçlardı. Sebep ne olursa olsun, kötü yaşayışın gerekli kıldığı mahvedilmiş insanların hikâye, ya da romanları… Bir kelimeyle serüvenleri… Yüzyıllar boyunca Dünya romanları yüzde doksan sekiz bu tipleri işlemiş… Çağımız romanı aynı yolda mı yürümeli? Bozuk düzenlerin kaderine boyun eğmeyen, eğmemesi gereken tipler çizmemeli miyiz? Böyle tipler bugün bu toplumda da yok mu? Bence var. İnsanoğlu, topyekûn, daha iyi bir hayatın peşinde...

Hırsız daha mutlu bir yaşama ulaşmak için çalar. Dinler, insanı çok daha mutlu kılmak amacındadırlar. Bunu yeryüzünde başaramazlarsa kuru bir öte dünya vadederler. Dikkat ediyorum en kötü insan bile, en iyi olma çabasındadır. Takıştığı yer toplum düzensizliği bilmem anlatabildim mi?
Ressam esnedi.
“Anlıyorum üstat… Devam et…
“Filiz gibi içinde yaşadıkları toplumun bir çeşit kader oluşturmuş gerçeklerine kafa kaldıran tipler… Bizi romanımıza, bizim toplumun el, etek, hatta ayak öpen, korkak, bireysel çıkarları için alabildiğine alçalan, teslim olmuş tipleri yanında teslim olmamış, başkaldıran, kötülüklerle kıyasıya savaşabilmek için örgütlenme şuuruna ulaşmış tipler lazım. Filiz neden böyle bir tip olmasın? Bileğini tutuverince yatıveren genç kızlar yanında bileğini tutturmaya bile yanaşmayan genç kızlar az da olsa yok mu?