17 Ocak 2013 Perşembe

Metin Erksan’ ın filminde olduğu gibi..!



Kapıdan çıktığında, nereye gideceğini bilmiyordu… Ama biraz yürüyüş; parkta bir mola ve ardından her zamanki kafede bir kahvaltı kendine gelmesini sağlayabilirdi…

Yaşasın rutinlerim..!
Biraz sapınca kendinden, kalıplarından ne olduğunu görmüştü…

Evin duvarları üstüne üstüne gelmiş, geceden beri uyuyamamıştı bir türlü…  Eline kitabı alıp okumaya çalışması da nafile bir çabaydı…Tek satır bile ilerleyememişti;  yastığı  yastık değil kaktüstü sanki..! Kafasında dün yaşadıkları düğüm düğüm olmuş, çözülemiyordu:  Hazmedemiyordu bunu… Sohbetin gereksiz yerlere varması, kendinin olmadığı biri gibi göründüğünün yanında; çok etkilendiği bir erkeğin gerçek kişiliğiyle karşılaşması da midesini bulandırmıştı. 
Ahh erkekler..! İlkel çağlardan beri savaşçı ruhlarından hiçbir şey kaybetmemişler… Avlanma mantıklarından da… Kaçan kovalanır ne de olsa..!  Biraz  beğeniyi  hissettiklerinde ya da bu dile getirildiğinde hemen nasıl da başarıya ulaşmış sayıyorlar kendilerini ve anında gizledikleri özelliklerini ortaya koymaktan çekinmiyorlar… Yeniden o anları yaşıyormuş gibi yüzünü ekşitti, elleri ensesine gitti, sanki oradaki bir tutam saçı çekiştirince her şeyi unutup yok farz edecekti…  İçsesi kafasındaki cadı kazanının fokur fokur kaynaması için ha bire altına odun sürüyordu. İçinde o ateşi hissediyor ve yanaklarından bu sıcaklık adeta dışarı fışkırıyordu. Bu keskin soğuğun altında bile yanakları al aldı…

Bu kadar rahat konuşup; onun kendini sere serpe ortaya koymasına izin vermemeliydim, ama nereden bilebilirdim ki o modern görüntünün altında bir mağara adamının yattığını..!
O entellektüel birikimin biraz kazıyınca hiç de derinlere ulaşmadığını gördüm… Şimdi de şoklardayım… Ne işin vardı onunla; boşu boşuna zaman harcamak dışında neye yaradı..? Keşke hiç tanımadığım, o haliyle kalsaydı; sadece uzaktan, hayran olduğum bir resim olsaydı… Tıpkı Metin Ersan’ ın “Sevmek Zamanı” filminde olduğu gibi..!
Hala filmlerdeki aşkları gerçek zannediyorum, dedi içinden… Onlar olsa olsa beyaz perde de yaşanır… Nerde o yürekte,  o düzgünlükte insan..!

Kendini Külkedisi  masalının içinde; elinde ayakkabı, prensesini arayan prens gibi hissediyordu..!

Belki de bu otuzlu yaşlarının bir iki yaş kuzeyinde tek başında yaşayan ve ayaklarının üzerinde pekala durabilen bir kadının şimdiye kadar ki kurallarından sapması iyi bir fikir değildi..! Erkekler;  çetelesine bir dişiyi daha ekleme telaşında oldukları, kadınların da saçma sapan hülyalarda oldukları sürece bunlar sil baştan daha çok yaşanırdı…

Apartmanlarının önündeki merdivenlerden nasıl indi de parka geldi anlayamadı… Çevresinde adeta bir sis perdesi onu bu dünyadan soyutlamıştı… Kulağında Pink’ ten Try yankılanıyordu ve onun Amerikan Müzik Ödülleri’ ndeki gösterisi gözlerinin önünde yeniden canlanıyordu… Sadece o dansı kendini hüsrana uğratan kişiyle yapmak istiyordu; onu yerden yere savurmak için..! Bunu düşününce yüzünde minik de olsa bir tebessüm belirdi… Sadece melodiyi ruhunda hissetti ve “Ayağa kalkıp denemelisin;  denemelisin, denemelisin, diye tekrarladı mırıldanarak…




Hiç yorum yok: