Kapıdan çıktığında, nereye gideceğini bilmiyordu… Ama biraz
yürüyüş; parkta bir mola ve ardından her zamanki kafede bir kahvaltı kendine
gelmesini sağlayabilirdi…
Yaşasın rutinlerim..!
Biraz sapınca
kendinden, kalıplarından ne olduğunu görmüştü…
Evin duvarları üstüne üstüne gelmiş, geceden beri
uyuyamamıştı bir türlü… Eline kitabı
alıp okumaya çalışması da nafile bir çabaydı…Tek satır bile ilerleyememişti; yastığı yastık değil kaktüstü sanki..! Kafasında dün yaşadıkları
düğüm düğüm olmuş, çözülemiyordu: Hazmedemiyordu bunu… Sohbetin gereksiz yerlere
varması, kendinin olmadığı biri gibi göründüğünün yanında; çok etkilendiği bir
erkeğin gerçek kişiliğiyle karşılaşması da midesini bulandırmıştı.
Ahh
erkekler..! İlkel çağlardan beri savaşçı ruhlarından hiçbir şey kaybetmemişler…
Avlanma mantıklarından da… Kaçan kovalanır ne de olsa..! Biraz
beğeniyi hissettiklerinde ya da
bu dile getirildiğinde hemen nasıl da başarıya ulaşmış sayıyorlar kendilerini
ve anında gizledikleri özelliklerini ortaya koymaktan çekinmiyorlar… Yeniden o
anları yaşıyormuş gibi yüzünü ekşitti, elleri ensesine gitti, sanki oradaki bir
tutam saçı çekiştirince her şeyi unutup yok farz edecekti… İçsesi kafasındaki cadı kazanının fokur fokur
kaynaması için ha bire altına odun sürüyordu. İçinde o ateşi hissediyor ve
yanaklarından bu sıcaklık adeta dışarı fışkırıyordu. Bu keskin soğuğun altında
bile yanakları al aldı…
Bu kadar rahat
konuşup; onun kendini sere serpe ortaya koymasına izin vermemeliydim, ama
nereden bilebilirdim ki o modern görüntünün altında bir mağara adamının
yattığını..!
O entellektüel
birikimin biraz kazıyınca hiç de derinlere ulaşmadığını gördüm… Şimdi de
şoklardayım… Ne işin vardı onunla; boşu boşuna zaman harcamak dışında neye
yaradı..? Keşke hiç tanımadığım, o haliyle kalsaydı; sadece uzaktan, hayran
olduğum bir resim olsaydı… Tıpkı Metin Ersan’ ın “Sevmek Zamanı” filminde
olduğu gibi..!
Hala filmlerdeki
aşkları gerçek zannediyorum, dedi içinden… Onlar olsa olsa beyaz perde de yaşanır… Nerde o yürekte, o düzgünlükte insan..!
Kendini Külkedisi masalının içinde; elinde ayakkabı, prensesini
arayan prens gibi hissediyordu..!
Belki de bu otuzlu yaşlarının bir iki yaş kuzeyinde tek
başında yaşayan ve ayaklarının üzerinde pekala durabilen bir kadının şimdiye
kadar ki kurallarından sapması iyi bir fikir değildi..! Erkekler; çetelesine bir dişiyi daha ekleme telaşında
oldukları, kadınların da saçma sapan hülyalarda oldukları sürece bunlar sil baştan
daha çok yaşanırdı…
Apartmanlarının önündeki merdivenlerden nasıl indi de parka
geldi anlayamadı… Çevresinde adeta bir sis perdesi onu bu dünyadan soyutlamıştı…
Kulağında Pink’ ten Try yankılanıyordu ve onun Amerikan Müzik Ödülleri’ ndeki
gösterisi gözlerinin önünde yeniden canlanıyordu… Sadece o dansı kendini
hüsrana uğratan kişiyle yapmak istiyordu; onu yerden yere savurmak için..! Bunu
düşününce yüzünde minik de olsa bir tebessüm belirdi… Sadece melodiyi ruhunda
hissetti ve “Ayağa kalkıp
denemelisin; denemelisin, denemelisin,
diye tekrarladı mırıldanarak…
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder